İtiraf etmeliyim, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni kazandığım zaman mesleğimin tanımını tam olarak bilmiyordum. Zira iletişim, mühendislik ya da tıp gibi somut bir meslek dalı değildi.
Neticede uzun yıllar, telefona bakan asistandan pazarlamacıya kadar hemen hemen tüm işler için “halkla ilişkiler uzmanı” tabiri kullanıldı. Haliyle ben de kendime nasıl bir yol çizmem gerektiği konusunda zorlandım.
Ta ki mezuniyetten hemen sonra Avrupa Parlamento’suna stajyer olarak yolum düşene kadar.
O tecrübe, sadece Avrupa Birliği iletişim uzmanlığı konusunda bana yepyeni bir kariyer fırsatı sunmakla kalmadı aynı zamanda mesleğim konusunda en önemli derslerden biri oldu benim için.
Çünkü anladım ki iletişim uzmanlığı ve becerisi temel atma, açılış, kuruluş, yıldönümü gibi organizasyonlardan ibaret değildi, stratejik bir planlama süreciydi.
“Neyi, niçin” yaptığını bilmekti.
Yalnızca şirketlerin ve kurumların değil, insanların ve ülkelerin de kendisini anlatmasının, karşısındakini anlamasının anahtarıydı.
Hangi meslekten olursanız olun, size yönelik algıyı ve itibarınızı yönetmek, yönlendirmekti.
Yani sadece bir meslek dalı değil, yaşam biçimiydi.
Bu anlayışla, 13 yıldan fazla bir süredir kimi zaman uzman kimi zaman yönetici olarak mesleğimi yürüttüm.
Geçen yıl kendi şirketimi kurmaya karar verdiğimde en büyük sermayem içimde taşıdığım bu inanç ve mesleğime duyduğum aşk oldu.
Şirketin isminin İKİ olması da buradan kaynaklanıyor.
Sizin bir öykünüz var…
Ve biz bu öyküyü anlatan olmaya talibiz.
Size standart iletişim metotlarını, kampanyalarını sunmuyoruz.
Çünkü her öykü de her kahraman da farklı…
Onu dinleyecek olanlar da…
Siz teksiniz, birsiniz…
Ama biz de öyle…
Ve birlikte İKİ olacağımıza inanıyoruz…